Doç. Dr. Sema Saraç ile Yaşlılarda Uyku: Kaliteli Gece Dinlenmesi için Bilimsel İpuçları

Paylaş

Dinlemek için tıklayınız.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşlı yetişkin sayısı önemli ölçüde hızla artmaktadır.  Yaşlı  nüfus olarak belirlenen 65 yaş üstü insanlar 2015 yılında Türkiye nüfusunun yaklaşık %8,2’sini oluştururken, 2030 yılına kadar bu oranın %12,9′ anlaşması beklenmektedir.

Hayatımızın neredeyse üçte biri uykuda geçer. Uyku, organizmanın çevreyle iletişiminin duyusal ve diğer uyarılarla, geri döndürülebilir biçimde geçici, kısmi ve periyodik olarak kaybolması durumudur. Halk arasında küçük ölüm olarak adlandırılır.Düşünülenin  aksine pasif değil aktif bir dönemdir bir çeşit vücudun şarj olması durumudur.Uykunun fonksiyonları arasında biyolojik ritmin düzenlenmesi, yara iyileşmesi, hormonal işlevlerin sürdürülmesi ve ruh sağlığının devamı sayılabilir.Yaşlanma, uyku bozukluklarının da dâhil olduğu çok sayıda sağlık sorunuyla bağlantılıdır ve yaşla birlikte uyku bozukluğu  yaşayan kişilerin sayısı artma eğilimindedir.

Yaşlı bireylerde uyku

Yaş uyku ihtiyacını belirleyen en önemli faktörlerden biridir. Günlük ortalama 6-10 saat arasında değişen normal bir uyku süresi vardır. Uyku süresi toplumun büyük çoğunluğunun (%80) yedi-sekiz saat süreyle uyuma alışkanlığına sahip olduğu, %10 kadarının altı saatten az uyuduğu ve %10 kadarında 10 saatten daha uzun uyku sürelerine gereksinim duyduğu bilinmektedir.

Uyku temel olarak  hızlı göz hareketlerinin olduğu “paradoksal uyku” (rapid eye movement – REM başka bir deyimle rüyaların görüldüğü dönem ve olmadığı nonrapid eye movement (NREM) olmak üzere iki ayrı bölümden oluşmaktadır. NREM uykusu fiziksel dinlenmeyi sağlar ve 3 evreden oluşur. Evre 1, uyanıklık ve uyku arasında bir geçiş sağlayan yüzeyel veya hafif uyku evresidir. Tüm gece uykusunun %2-5‘ini oluşturur. Yatağa girdikten sonra evre 1’e kadar geçen süre uyku latansı olarak adlandırılır. Bu süre normalde 20 dakikaya kadar uzayabilmektedir. Evre 2 ise uykunun %45-50’sini oluşturan ara uykudur. Evre-3 ise derin uyku veya yavaş dalga uykusu olarak adlandırılır. Tüm gece uykusunun %20-25’ini oluşturur. Bu dönemlerin ardından REM uykusu başlar. REM uykusu normal popülasyonda tüm gece uykusunun %20-25’ini oluşturur ve ruhsal dinlenmenin sağlandığı, rüyaların görüldüğü dönemdir. NREM ve REM’in bir döngüsü 90-120 dakikada tamamlanır. Normal bir uyku periyodunda 4-5 döngü olur. Yaşlanma sürecinin bir parçası olarak yüzeyel uykular (evre 1-2) artarken, evre 3 derin uykuların azalmaktadır.  Yaşlılarda uyku süresi kısmen azalmakta,  bunun yerine gün içinde kısa aralıklarla uyumakta , sirkadiyen ritmin erkene kayması ile erken yatıp erken kalkmaya meyil etmektedirler.

Yaşlı bireylerde REM dönemi kısalırken, Non-REM evre 2 daha uzun sürdüğünden, uykuya dalmada güçlük yaşanır ve daha kolay uyandırılabilirler. Bu nedenle toplam uyku süresi, uykuyu sürdürme yeteneği ve kalitesi azalmakta ve uyuma güçlüğü şikayetleri artmaktadır.

Yeterli uykunun olmaması durumunda; iştahsızlık, yorgunluk dikkat gerektiren işlerin yapılmasında yetersizlik, kaza riskinde artış, düşmeler, huzursuzluk, duygu durum değişikliği, odaklanma güçlüğü ve karar verme yetisinde bozulma gibi birtakım sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Yapılan bir çalışmada 65 yaş üstü bireylerde uyku bozukluğu %35,1 olarak bildirilmiştir. Aynı çalışmanın sonuçlarına göre uykuya dalmada gecikme, uyku etkinliği, gündüz işlev bozukluğunun da yaşla birlikte arttığı belirtilmiştir 2020 yılında yapılan başka bir çalışmada ise kötü uyku kalitesi prevalansı %67,3 olarak tespit edilmiştir. Benzer şekilde yaş arttıkça uyku kalitesi, süresi ve etkinliğinde azalma olduğu belirtilmektedir. Cinsiyet, sigara kullanımı, hipertansiyon, hiperlipidemi, koroner arter hastalığı, kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve inme ile uyku kalitesi önemli ölçüde ilişkili olarak bulunmuştur. Yaşlılarda mevcut hastalıkları yüzünden çoklu ilaç kullanımı sıktır.  Kronik hastalıklar ve komorbid durumların tedavisinde kullanılan ilaçlar da uyku bozukluklarına neden olabilmektedir.

Çevresel faktörler, kurumda kalma (huzurevi ortamlarının yeterince sessiz olmaması, aydınlatılma sorunları, geceleri ışığın sürekli açık bulunması, gürültü olması gibi sorunlar uyku düzenini bozmaktadır.

Kafein, yaşlı bireylerde kafein ve diğer uyaranların etkileri daha uzun süreli olmaktadır. Çay ve kahve tüketimi sonucu alınan kafein miktarına daha duyarlı olup uyarıcı etkisi fazla olmaktadır.

Hareketsiz yaşam, emeklilik, sosyal izolasyon, yalnızlık, aktivitelerde azalma, yatağa bağımlı olma gibi durumlar yaşlılarda sıktır. Bu da beraberinde uyku ihtiyacında azalmaya yol açmaktadır. Uyku ilişkili hastalıklar, sirkadyen ritm bozuklukları, uyku apne sendromu ve solunumsal uyku bozuklukları, huzursuz bacak sendromu gibi uyku sorunlarına yol açan hastalıklar diğer herkeste olduğu gibi yaşlı nüfusta da uykunın hem kalitesini hem kantitesini bozmaktadır.

Anksiyete ve depresyon, varlığı uyku kalitesini, uyku etkinliğini azaltmakta, uykuya dalma süresini, uyku boyunca uyanmaları ve sabah erken uyanma sıklığını ise arttırmaktadır. Yaşlıların %11.4-15.8 kadarında depresyon, anksiyete ve ruh hali değişikliği saptanmıştı. 2759 geriatri hastasını kapsayan bir çalışmada, özellikle anksiyete varlığı ve bozulmuş uyku kalitesi arasında ilişki bulunmuştur. Uyku bozukluğu ile ilgili; uyku düzeni, uyku süresi, uyku değişimleri, eşlik eden kronik hastalıklar ve psikososyal sorunlar, hastanın kullandığı ilaçlar, yeme düzeni, kafein tüketimi ve zamanı,  sorgulanmalı ve değerlendirilmelidir. Uyku apnesi gibi durumları belirlemede ise eş veya aile bireyleri katkı sağlayabilir. Bu nedenle hem subjektif hem de objektif olarak değerlendirilme yapılmalı, ayrıntılı uyku öyküsü alınmalıdır

Yaşlı bireylerde uyku bozukluklarının değerlendirilmesi ve altta yatan durum ve koşulların ortaya çıkarılması, çözülmesi ve tedavi edilmesi uyku sorunlarının giderilmesi ve uyku kalitesinin iyileştirilmesinde son derece önemlidir.

Çözüm ve uyku hijyeni için uyulması gereken kurallar

-Uyku hijyenine dikkat edilmesi, aynı saate yatılıp, aynı saatte kalkılması, uyku rutininin oluşturulup alışkanlık haline gelmesi sağlanmalı,

-Yatak odasının, sessiz, çok sıcak olmadan hafif bir aydınlatma ile aydınlatılmış rahatlatıcı ve konforlu olması sağlanmalıdır. Karanlıkta melatonin hormonu daha çok salınmaktadır.

-Uyku dışında yatakta geçirilen süre azaltılmalıdır.

-Gündüz gün ışığında olabildiğince faydalanılması, balkona çıkılması, güneşli saatlerde yürüyüş yapılması diurnal ritmin düzene girmesi için önemlidir.

-Yatağa bağımlı yaşlılarda gece- gündüz ayrımı için, gün ışığından yeteri kadar faydalanamıyorlarsa “ışık tedavisi” yararlı bir seçenektir.

-Günlük düzenli olarak egzersiz yapılması (gündüz saatleri içinde), mümkün olduğunca gün içi yürüyüşler, hareket oranı arttırılmalıdır.

– Yatağın sadece uyuma için kullanılması,

– Stresli dönemlerde yatakta uzun süre kalınmaması,

– Yatmadan önce ağır yemeklerden uzak durulması,

– Yatmadan birkaç saat önce alkol, kafein, nikotin gibi maddelerden uzak durulması,

– Yatak odası çevresinin temiz, sessiz ve yeterli karanlığa sahip olması,

– Yatak kıyafetlerinin geniş ve ferah olması,

– Eğer 30 dakika içinde uyuyamıyorsa yatağı terk etmesi, müzik dinleme ve kitap okuma gibi yorucu olmayan aktivitelerde bulunması, fakat bu esnada parlak ışığa maruz kalmaması,

– Fazla kilolu bireylerin zayıflatılması, (adipoz yağ dokusunun vücutta kronik inflamasyon- yangı sürecini arttırıp uyku kalitesini bozabilmektedir)

– Gece daha rahat uyumayı kolaylaştırmak için gündüz şekerlemelerinin çok uzun olmaması, (50 dakikadan fazla uyumaması konularında eğitim verilmelidir)

– Gerekli olduğu durumlarda ilaç tedavisi ve havayolu açıklığının sürdürülmesine yönelik olarak mekanik araçlar kullanılabilir.  Uyku apnesi varsa maske- pap tedavisi hekiminizin önerdiği şekilde yapılmalıdır. Yapılan çalışmalarda; aromaterapi, gevşeme egzersizleri, müzik terapi, yoga, akuapres, direkt güneş ışığına maruz kalma gibi uygulamaların yararlı olduğu tespit edilmiş, istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar elde edilmiştir.

-Eşlik eden ek hastalıkların, kronik ağrıların, depresyonun, gece idrara kalkmaların uygun şekilde tedavileri yapılmalıdır. Yatmaya yakın sıvı alımı kısıtlanmalıdır.

Melatonin (uyku hormonu): Yaşlılarda  uyku bozukluklarının  tedavisinde melatonin kullanımının  yararlı etkileri bir çok çalışmada gösterilmesine rağmen   melatonin ekleme tedavilerinin yan etkileri kesinlik kazanmamıştır. Melatonin tedavisi hakkında çalışmalar devam etmektedir. Hekiminizin önerileri doğrultusunda alınmalıdır.

Antidepresanlar: Yaşlı bireylerde uykusuzluğun  tedavisinde uyku getiren antidepresanlar doktor önerisi ile kullanılabilir. Uykusuzluk sorunu olan yaşlı bireylerde eşlik eden depresyon varsa uygun bir tercihtir. Özel durumlar dışında hekim önerisi olmadan uyku ilacı kullanılmamalıdır. Bu ilaçların yanetkileri açısından dikkatli olunmalı, düzenli doktor takipleri yapılmalıdır.

Sonuç olarak kapsamlı yaşlılarda muayenenin  bir parçası olarak tüm bireylerde uyku durumu ile ilgili özellikler ele alınmalı ve gerekli müdahaleler yapılmalıdır. Öncelikle non-farmakolojik yöntemlerle başlanıp, gerekirse farmakolojik yaklaşımlar kullanılmalıdır.

Paylaş